
Glokom Önlenebilir mi?
“Glokom”, görme sinirine hasar vererek görme kaybına yol açan bir grup hastalığa verilen isimdir.
Glokomda görme siniri hasarı göz içinde üretilen sıvıdaki basınç değişiklikleriyle ilgilidir. Sıklıkla bu hasar göz içi sıvısının basıncının “yüksek” oluşuna bağlıdır, fakat bazen bu basınç “normal” iken de glokom görülebilir. Göz içi sıvısının üretiminde artış veya dışa akımında azalma varsa “açık açılı glokom”; dışa akım yollarında tıkanıklık varsa “kapalı açılı glokom”a sebep olur.
Bu hastalığın nadir diğer formları da olabilir:
– Doğuştan,
– Göz travmasına bağlı,
– Göz tümörlerine bağlı,
– Uzun süreli kortizon kullanımına bağlı.
Glokomun belirtileri nelerdir ?
Glokom, sıklıkla belirti vermez. Bilhassa açık açılı glokom ağrısız ve yavaş seyreder, bu sebeple erken farkına varılmaz. Hasta, görmesinde azalma hissettiğinde hastalık genellikle ileri safhalara gelmiştir. Tedavi başlanmazsa görme alanı bir tünelden bakıyormuş gibi daralabilir. Bu safhada da tedavi edilmezse kalan görme de kaybolur. Akut kapalı açılı glokomun belirtileri anidir: bilhassa gece bulanık görme, gece ışıklar etrafında haleler görme, görme alanı içinde bazı bölgeleri görememe
( kör noktalar ), normalde şeffaf bir doku olan korneanın bulanması, gözde ağrı ve kızarıklık, başağrısı, bulantı, kusma ve halsizlik belirtilerini gösterir.
Glokomun risk faktörleri nelerdir ?
Glokom daha sıklıkla 40 yaş üzeri yetişkinlerde görülmesine rağmen risk faktörleri sadece yaşla sınırlı değildir. Aile hikayesi ve ırk da önemlidir. Hipertansiyon, diabet ve diğer sistemik hastalıklar da riski arttırabilir. Çalışmalar, aşağıdaki kriterlere uyan hastalarda riskin arttığını göstermiştir:
* ileri yaş ( kırk yaş üzeri ),
* Migren,
* Kan basıncı değişikleri ( yüksek veya düşük tansiyon ),
* Kansızlık,
* Uzun süreli kortizon kullanımı,
* Aile hikayesi,
* Diabet,
* Trauma,
* Yüksek miyopi ve hipermetropi,
* Göziçi basıncının yüksek seyretmesi
Glokom nasıl teşhis edilir?
Hastalığın erken teşhisi görme kaybını önlemede önemli olduğu için bahsedilen risk faktörlerine sahip olan hastalar her sene göz muayenesinden geçmelidir. Glokom ayrıntılı bir göz muayenesiyle teşhis edilebilir.Teşhis için ya da gözün durumunu tespit etmede kullanılan diğer yardımcı testler ise:
– Göz içi basınç ölçümü,
– Görme alanı tespiti,
– Gözün ön kamara açısının değerlendirilmesi ( gonioskopi ),
– Görme sinirini değerlendiren testler ( Biomikroskopik muayene, NFA, HRT, OCT, RTA gibi )
Glokom önlenebilir bir hastalık mıdır ?
Halen glokom önlenebilir bir hastalık olmamasına rağmen , glokomun yol açacağı körlüğe mani olabilecek başarılı birçok tedavi metodu vardır.
Glokomun tedavisi nasıl yapılır ?
Tedavinin temel prensibi hastanın görmesini koruyabilmektir. Glokom tedavisi göziçi basıncını düşürerek görme sinirindeki hasarı önlemeye yöneliktir. Glokomun tipine göre tedavi şekli de değişir.
Bu tedavileri metotları
* İlaç,
* Lazer,
* Cerrahi olarak sınıflanabilir.
Açık açılı glokom tedavisine göz damlalarıyla başlanır. Bu damlalar ya göz içi sıvı üretimini azaltarak ya da dışa akımını artırarak tesir eder. İlaç tedavisi yetersiz kaldığında lazer tedavisi yapılır, bu da yetersiz kalırsa cerrahi tedaviye geçilir. Kapalı açılı glokom tedavisine genellikle lazerle başlanır ve ilaç tedavisiyle devam edilir.Bunlar yeterli olmazsa cerrahi tedavi uygulanır.
Lazer tedavisi
Göz tansiyonu tedavisinde lazer ışını çeşitli amaçlarla kullanılabilir. İlk olarak; akut glokom krizi tedavisinde ve diğer gözün glokom krizine girmesinin engellenmesinde kullanılır. Gecikmeden uygulandığında bu yöntem çok başarılıdır. İkinci olarak kronik glokom vakalarında, göz içinde yapılan sıvının dışa çıkışını kolaylaştırmak için lazer, süzgeç benzeri dışa akım kanallarına uygulanır. Ancak bu yöntemin etkinliği ve süresi kişiden kişiye değişir. Lazer tedavisi ile yeterli basınç düşüşü sağlanamazsa cerrahi tedavi gerekebilir. Lazerin göz tansiyonu tedavisindeki bir diğer kullanım alanı ise gözün dış kısmındaki, renkli kısmın çevresindeki beyaz bölgeye lazer uygulanılmasıdır. Amaç, bu kısmın iç tarafında bulunan ve göz suyunu salgılayan siliyer cismin tahrip edilerek göz suyu üretiminin azaltılmasıdır. Özellikle zor olgular olarak bilinen; mükerrer ameliyat geçirmiş, doğuştan glokomlarda, vitreoretinal cerrahi ve göz nakli yapılmış olgularda, görmesini yitirmiş ağrılı gözlerde uygulanır.