
Bu günlerde ülkemizin birçok yerinde domuz gribi vakaları görülmeye başladı. Gün olmuyor ki, falanca hastanede grip vakası görüldü, domuz gribinden ölenler var, bu nedenle hastanede karantina uygulanmaya başladı haberleri almayalım. Ülkeler arası dolaşımın son derece kolay ve yüksek olması nedeniyle dünyanın birçok ülkesinde ayni anda görülmektedir.
Grip, tarih boyunca bilinen ve en sık görülen hastalıklardan birisidir. Hipokrat M.Ö. 5.yy’da Sicilya ordusu içinde görülen bir grip epidemisini kayda geçirmiştir. Dünya genelinde zaman zaman epidemiler ( belli bir popülasyondaki salgın), zaman zaman pandemiler ( bir kıta, hatta tüm dünyayı tutan salgın ) yapabildiği gibi sporadik ( tek tük ) olarak her yıl görülebilmektedir. Kayıtlara geçmiş en eski pandemi 1510 yılında Malta’da başlamış, Sicilya yoluyla tüm Avrupa’yı etkisi altına almıştır. Daha sonra 1580, 1830, 1847, 1889 yıllarında da büyük grip salgınları olmuştur. Bunların kaç tanesinin domuz gribi olduğu hakkında bir şey söylemek mümkün değildir çünkü ilk influenza virüs izolasyonu 1933 yılında izole edilmiş, 1939 yılında influenza B 1956 yılında influenza C izole edilmiştir. Hemaglutinasyon (H) özellikleri 1941 yılında tanımlanmıştır. Domuz gribi tüm dünyayı tutan pandemiler yaratabilen en önemli salgın olarak kabul edilmektedir. 2009 yılında Meksika’da ortaya çıkan bu hastalık ABD’ne ve bütün dünyaya yayılmıştır. Bu virüse domuz gribi denmesinin sebebi domuzlarda görülen grip virüslerine olan benzerliğinden dolayıdır. Bu virüs insan, domuz ve kuş gribi virüslerinin bir karışımı olarak kabul edilmektedir.
Grip bir solunum yolu hastalığıdır. Alt ve üst solunum yolunda hasara neden olan virütik bir hastalıktır. Orthomiksovirüsler ailesinden bir RNA virüsü olan influenza virüsü internal nükleoproteinleri nedeniyle influenza A, influenza B, influenza C diye 3 tipe ayrılır. En sık görüleni İnfluenza A dır. En nadir görüleni ise influenza C dir. Ayrıca virüsün yüzeyinde hemaglutinin ( H ) ve nöraminidaz ( N ) isimli glukoproteinler kompleks bir zar yapmışlardır. Bu H ve N nin mutasyonları gripal enfeksyonun şiddetini belirlemektedir. H1N1 (domuz gribi) H1N2, H2N2, H2N3, H3N1, H5N1 Fujian (kuş gribi) H7N9 (kuş gribi). Gibi İnfluenza A’nın alt türleri vardır.
Daha çok İnfluenza A ve B virüsleri insanlarda hastalığa neden olmaktadır. Her yıl görülür , 2-3 yılda bir epidemilere neden olur, 10 ila 20 yılda birde yüksek ölüm hızı görülen pandemilere neden olur. 1918 yılında yaklaşık 2 yıl içerisinde 500 milyon kişi hastalığa yakalanmış 20-30 milyon civarında kişi hayatını kaybetmiştir. İspanyol nezlesi, İspanyol gribi diye tanınan bu salgında ilginç olan, diğer salgınlara oranla daha çok, genç nüfusta ölüm vakalarının fazla olmasıdır. Bu salgın muhtemelen H1N1 tipi ( Domuz gribi ?) idi. 1972 1981 yılları arasında saptanan epidemilerde 200.00’den fazla insan ölmüştür. Vücut drenci düşük olan kimselerde ölüm oranı daha yüksektir. Şeker hastaları, kalp ve akciğer hastalarında ve AIDS gibi drenci düşüren hastalıkları olanlar da risk altında olan gruplardır. Domuz gribinden ölüm nedeni pnömoni (zatürre), beyin ve /veya beyin zarı iltihabı, kalp kası iltihabı gibi ölümle sonuçlanabilecek komplikasyonların ortaya çıkmasıdır. Yaşlılarda bu komplikasyonların görülme sıklığı daha fazladır.
Virüsle temastan 1-2 gün sonra hastalık ortaya çıkar. Ateş, öksürük, adale ağrıları, halsizlik, baş ağrısı ilk belirtilerdir. Ateş yüksektir 40, 41 dereceyi bulabilir ve 3-4 gün sürer. Adale ağrıları, kol, bacak ve sırtta bulunan adalelerde sık görülür. Üst solunum yolu enfeksiyonu yapan diğer virütik enfeksiyonlardan ve bakteriyel enfeksiyonlardan ayırt edilmesi lazımdır. Soğuk algınlığı diye adlandırdığımız daha çok rinovirüs, coranavirüs, paraenfluenza virüs enfeksiyonlarından ayırt edilmesi önemlidir. Çünkü soğuk algınlığında da burun tıkanıklığı, burun akıntısı, aksırma gibi bulgular, hafif ateş, halsizlik genel vücut ağrıları vardır. Soğuk algınlığı semptomları 3 haftadan daha uzun sürmedikçe herhangi bir laboratuar testine ihtiyaç yoktur. Tedavisi istirahat ve semptomlara yönelik ilaçların kullanılmasıdır. Antibiyotik kullanılmasının bir faydası yoktur hatta sakıncalıdır. Antibiyotikler yalnızca bakterilere etki ederler. Hatta her bakteriye değil, hassas oldukları bakterilere etkileri vardır. Soğuk algınlığı 3 haftadan uzun sürerse bazı laboratuar ve radyolojik tetkikler gerekebilir.
Grip tanısında en kesin yöntem virüsün izolasyonudur. Burun içi yıkama suyu veya nazofarinks sıvısı örnek olarak alınıp, özel hücre kültürlerine ekim yapılır. % 60-70 vakada 3 gün içinde, geri kalanlarda 5 ila 7 gün içinde üreme olur. Bunun dışında Elisa (Enzyme immunoessay) gibi testlerle direkt antijen tayini yapılabilir. Tanıda son yıllarda kullanılan PCR ( Polymerase Chain Reaction- polimeraz zincirleme tepkisi ) yöntemi hızlı ve duyarlı bir yöntemdir. DNA veya RNA nın enzimatik olarak çoğaltılmasıdır ve spesifik bir testdir, başka genetik maddeler ile kros reaksiyon vermez.
Tedavide önceleri Rimantadin veya Amantadin grubu ilaçlar kullanılmakta idi. Şimdi Zanamivir ve Osetalmivir kullanılmaktadır. Tedaviye belirtilerin başlamasından itibaren ilk 2 gün içinde başlanılmalıdır. Bu iki ilaç da nöraminidaz enziminin güçlü ve spesifik inhibitörleridir. Rimantadin ve Amantadin sadece A grup inflüenzaya etkili iken, Osetalmivir ve Zanamivir virüsün A ve B tipine de etkilidir. Osetalmivir 5 gün 2*75 Mg kullanılır. 0-15 Kg arası çocuklarda 2*30 Mg verilir. Bu ilaçlar doktor tavsiyesi olamadan kullanılmamalıdır. Gene doktor tavsiyesi ile salgın zamanlarında profilaktik amaçla da kullanılabilir. Yatak istirahatı, yeterli sıvı alımı, ateşin kontrol altına alınması gereklidir. Burun spreyleri ile burun tıkanıklıkları rahatlatılabilir. Gripli çocuklarda aspirin kullanılmamalıdır, aspirin dışı ateş düşürücüler tercih edilmelidir.
Grip hastalığının en korkulan komplikasyonu bakteriyel pnömonidir, yüksek morbidite ve mortaliteye sebep olur. Viral pnömoni, kalp kası iltihabı, beyin iltihabı gibi diğer ölümcül komplikasyonları da vardır. Nefes alma zorluğu veya bilinç bulanıklığı, sık kusmalar olduğu takdirde acil müdahale gerekir, çocuklarda, hızlı ve zor nefes alma, uykuya meyil, vücutta solgunlaşma ya da morarma, huzursuzluk biran önce müdahale edilmesini gerektiren belirtilerdir.
Hastalık komplikasyonsuz geçirilse bile, iş kaybı ve uzun süreli tıbbi tedaviler nedeniyle büyük ekonomik kayıplara da yol açmaktadır. Önemli olan hastalığa yakalanmadan alınabilecek tedbirlerdir. Grip virüsü öksürme, hapşırma ile ortama yayılan virüs içeren damlacıklarla solunum yolu ile alınabileceği gibi, ortamda bulunan sandalye, telefon, elektrik düğmesi gibi yüzeylerden eller vasıtası ile de alınabilir, öpüşme ve tokalaşma gibi temaslar yolu ile bulaşır. Bu nedenle salgın zamanlarında tokalaşmaktan dahi kaçınılmalıdır. Hastalıklı kişilerle temas etmekten, hastalıklı kişilere ait havlu gibi veya herhangi bir giyecek gibi eşyaları kullanmaktan sakınılmalıdır. Salgın zamanlarında mümkün olduğu oranda toplu taşıma araçlarından uzak kalınması da korunma yollarından biridir. Bunların dışında en önemli husus hijyendir. Ellerin sık sık yıkanması ve göz, burun ve ağız ile mümkün olduğunca az temas ettirilmesidir. Grip aşılanma yolu ile korunulabilecek bir hastalıktır. Her yıl değişen antijenik yapısı nedeniyle o yılki antijenik yapıya uygun hazırlanmış aşıların kullanılması gereklidir. Çok çeşitli grip virüsü olduğu için ömür boyu kalıcı bağışıklık söz konusu değildir. Her sonbaharda uygulanan inaktive edilmiş influenza aşısı mevcuttur ve 65 yaş üstündekilere, kronik kalp, akciğer, karaciğer, böbrek hastalığı olan kişilere,kanser hastalığı gibi bağışıklık sistemi zayıflamış kişilere, kemik iliği nakli yapılmış kişilere, huzur evi sakinlerine ve sağlık çalışanlarına uygulanmalıdır.