Diyabet Tedavisi
Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir?
Yetişkinlerde görülen diyabet hastalığı pankreasta yapılan insülin hormonunun zaman içerisinde gittikçe azalması veya üretilen insülinin etkisiz kalmasıdır. Diyabet, tüm dünyada sıklığı gittikçe artan salgın boyutlarına ulaşan, sessizce ilerleyen ömür boyu devam eden bir hastalıktır.
Diyabette temel olarak kan şekeri yüksekliği söz konusu olmasına rağmen bununla birlikte sıklıkla kanda yağ, kötü kolesterolde yükseklik, iyi kolesterolde düşüklük, karaciğerde yağlanma görülmektedir. 2000’li yıllarda tahminin 171 milyon olan diyabetli sayısının 2030’larda 366 milyona ulaşacağı düşünülmektedir. Ortalama yaşam süresinin artması, fizik aktivitenin azalması ve şişmanlığın artması diyabet hastalığının hızla artmasına yol açmıştır. Diyabet hastalarının %80-90’ı şişmandır.
Türkiyede kasım 2010 da yayınlanan TURDEP-II adlı araştırmaya göre, diyabet sıklığı %90 artarak, %7.7’den %13.7’e yükselirken obezite oranlarında %44 artış saptanmıştır. Diyabetin organlarda yaptığı hasarlardan dolayı sağlık giderleri ciddi şekilde artmakta ve toplumlara oldukça büyük sosyo-ekonomik yük getirmektedir.
Diyabet Tedavisi
Diyabet, eski çağlardan beri bilinmesine rağmen tedavi olanağı insülinin keşfinden sonra başlamıştır. Tedavi olanakları ağızdan kullanılan ilaçların bulunması ile genişlemiştir. Diyabetin mekanizmasının gittikçe anlaşılması, yeni ilaçların bulunmasına yardımcı olmuştur. Diyabet tedavisinde esasen amaç hayati öneme sahip organ hasarlarının engellenmesidir.
Tedavide diyet ve egzersiz hangi tedavi olursa olsun, uyulması gereken kurallardır. Bunun yanında çeşitli ilaç kombinasyonları uygulanmaktadır. Her diyabet hastası için seçilecek tedavi birçok faktöre bağlı olarak özellik teşkil etmektedir. Günümüzde her türlü tedavi olanaklarına rağmen kan şeker düzeyinin ayarlanması kolay olmamaktadır.
Her tedavinin de kendine göre yararları ve yan etkileri olmaktadır. Bugün diyabeti, tamamen iyileştirici bir tedavi yoktur aksini söylemek, bugünkü bilimsel ölçülere göre mümkün değildir. Ancak kan şeker düzeyi normale yakın düzeye indirilebilir, bu şeker hastalığının yok olduğu anlamına gelmez. Her hastaya göre ayarlanabilecek etkin tedaviler, alternatif metotlar vardır.
Hastaya göre tedavi imkanları değerlendirilirken hastaların bir çok açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir. Hastanın yaşı, organ komplikasyonları, tedaviye adaptasyon düzeyi, sosyo-ekonomik durumu, sürdürülebilirliği, tedavinin yan etkileri uzun vadede ki sonuçları… incelenmelidir. Ana hedef mümkün olduğunca normale yakın kan şekeri seviyelerini muhafaza etmektir.
Diyabet hastalarında kandaki şeker düzeyi (glukoz) alınan kaloriye yani yiyeceklerin cinsine ve miktarına bağlı olarak yükselir. Glukozun düşürülmesinde rol alan ana hormon insülindir. İnsülin glukozun hücre içerisine girmesini sağlar.
Bütün tedavilerdeki ana eksen insülinin yeterli, etkili, düzenli bir şekilde salgılanmasına yardımcı olmaktır. Bu bazen pankreastaki insülin yapımını ve salgılanmasını arttırmak, bazen insülinin hücre düzeyinde etkinliğini sağlamak, bazen de aşırı insülin yapımını gerektiren nedenleri ortadan kaldırmak şeklindedir.
Diyabetik hastalarda glukozun düşürülmesi düşürülürken buna engel teşkil eden, tedaviyi zorlaştıran nedenleri de tedavi etmek gerekir, aksi halde tedavi başarısız olur. Bunlara örnek olarak; yüksek yağ seviyesinin, kötü kolesterolün düşürülmesi, tansiyonun dengelenmesi, şişmanlığın önlenmesi.
Son yıllarda sindirim sisteminin diyabetin oluşmasında önemli rolü olduğu anlaşılmıştır. Bağırsaklarda salgılanan birtakım hormonların, bunlar arasında inkretin ya da GLP-I olarak adlandırılan hormon bugün diyabet tedavisinde ilaç olarak kullanılmaktadır, önemli bir tedavi seçeneğidir.
Diyabet hastalarının en önemli sorunlarından birisi de tedavi esnasında kilo alımı, aşırı yeme isteği buna bağlı olarak ilaçların sayısında ve dozlarında artışa gidilmesidir. İnsülin buna en klasik örneklerden birisidir. Kilo ile glukozun dengede tutulması, temel sorun bu sıkıntıdır.
Şişmanlık ile glukozun dengede tutulması mücadelesi diyabet tedavisinde alternatif yolların araştırılmasına neden olmuştur.
Bu düşünce ile şişmanlıkla birlikte diyabeti de kontrol altına alabilecek özellikle ileri derecede şişman hastalarda fayda sağlayabilecek çeşitli cerrahi tedavi metotları geliştirilmiştir. Günümüzde bu cerrahi tedavi yöntemleri başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Uluslar arası dernekler, komiteler tarafından diyabetin cerrahi tedavisi tedavi seçenekleri içerisine alınmıştır. IDF (Uluslar arası Diyabet Federasyonu) vücut kitle endeksi (VKİ) >30 kg/m2 olan, insülin ve diğer tedavlerle kontrolü sağlanamayan hastalarda cerrahi tedavi seçeneğini önermektedir.
Özellikle şişman hastaların cerrahi tedavi ile zayıflamaları sonucu şeker düzeylerinde de önemli düşüşlerin olduğu biliniyordu.
Son yıllarda sindirim sisteminde özellikle de bağırsaklarda salgılanan bir çok hormonun şekerin dengesi üzerinde etkileri olduğu anlaşıldı. Bunlar içerisinde en önemlisi olan ve bugün ilaç olarak da kullanılan glucogon like peptid-I (GLP-I) hormonu çeşitli ameliyat yöntemleri ile daha etkili hale getirilerek kan şekerinin düşürülmesini sağlamaktadır. Bazı ekipler tarafından metabolik cerrahi olarak da isimlendirilmektedir.